15 Kasım Ne Günü? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
15 Kasım’ı düşündüğümde, birçok farklı konu aklıma geliyor. Ancak özellikle bu günün toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından ne anlama geldiğine dair düşüncelerim daha da derinleşiyor. Belki de bu yüzden, 15 Kasım’ın ne günü olduğunu sormak, yalnızca bir takvim sorusu olmaktan çıkıp, toplumsal yapılar ve eşitsizlikler üzerine bir sorgulamaya dönüşüyor. Bu yazıda, sokakta, işyerinde ve günlük hayatta gözlemlediğim örneklerle 15 Kasım’ın bu üç önemli kavramla nasıl bağlantılı olduğunu keşfetmeye çalışacağım.
15 Kasım Ne Günü? Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Üzerine Düşünceler
Öncelikle 15 Kasım’ın ne günü olduğuna gelirken, bu tarihin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir gün veya hareketle ilişkisi olup olmadığını soruyorum. Elbette, birçok uluslararası gün gibi, 15 Kasım da toplumları belli bir konuda farkındalık yaratmaya teşvik etmeyi amaçlıyor olabilir. Ama İstanbul’da, her gün toplu taşımada, işyerinde, sokakta gözlemlediğim sahneler, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili ne kadar mesafe kat ettiğimizin hala sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Her gün gittiğim işyerimde, kadınların daha az tanınan, daha az temsil edilen alanlarda yer aldığına şahit oluyorum. Kadınların iş gücüne katılım oranı arttıkça, birçok alanda görünürlük kazanmış olsalar da, hala üst düzey yöneticilik pozisyonlarında, karar mekanizmalarında yeterince kadın sesine yer yok. Bu gözlemler, bana “15 Kasım ne günü?” sorusunu sorduruyor. Bu tarih, sadece bir gün değil, toplumda her gün devam eden bir mücadeleyi simgeliyor olmalı. Çeşitli gruplar, özellikle kadınlar, hala toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ciddi engellerle karşılaşıyorlar. Sadece işyerinde değil, toplu taşımada da, kadınların güvenliği hala büyük bir mesele. Ne yazık ki, bazı sabahlar metrobüste bir kadının yanında fazla yaklaşıldığını gördüğümde, içim burkuluyor. Gerçekten, bu kadar yakın mesafede olmanın adabı ne zaman öğretilmiş olacak? 15 Kasım, belki de bu tür endişeleri gündeme taşıyan bir fırsat olmalı.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet: 15 Kasım’ın Diğer Yüzleri
Birçok kişi, toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsederken, çeşitliliği de göz ardı edebiliyor. Oysa 15 Kasım’ın bir günü, toplumda her bireyin kendi kimliğini özgürce ifade edebildiği, çeşitliliğin kutlandığı bir ortamın simgesi olmalı. Sokakta, işyerinde, hatta sosyal medyada karşımıza çıkan cinsiyet kimlikleri, etnik kökenler, yaş ve daha birçok faktör, toplumun çeşitliliğini oluşturuyor. Fakat çoğu zaman, bu çeşitliliği kutlamak yerine, normları dayatan bir yaklaşım sergiliyoruz.
Çeşitlilik, sadece cinsiyetle sınırlı değil. İşyerimde, farklı etnik kökenlerden gelen arkadaşlarımla yaptığım sohbetler, bazen bana insanları tanımlama şeklimizin ne kadar sınırlayıcı olduğunu gösteriyor. Hepimizin farklı geçmişleri, deneyimleri var, ama bu farklılıkların kutlanması, toplumda daha fazla eşitlik ve adaletin sağlanmasında kritik bir rol oynayabilir. 15 Kasım, belki de bu çeşitliliğin ne kadar önemli olduğunu anlamamız için bir fırsat olmalı. Ancak yine de, toplumumuzda hala bazı grupların daha görünür olduğunu, diğerlerinin ise arka planda kaldığını gözlemliyorum. Çeşitli gruplara ait bireyler, bazen kendi kimlikleriyle topluma katılmaya çalışırken, karşılarına engeller çıkıyor. Örneğin, sokakta başörtülü bir kadının aldığı bakışlar veya LGBTİ+ bireylerin yaşadığı zorluklar, bu çeşitliliğin kutlanmadığının kanıtı.
15 Kasım ve Sosyal Adalet: Hak Ediş ve Toplumun Sorumluluğu
Günümüzde sosyal adaletin ne kadar önemli olduğunu her an gözlerimle görüyorum. 15 Kasım’ın bu bağlamda nasıl bir anlam taşıyabileceğini düşündüğümde, belki de adaletin sadece yasalarla değil, toplumdaki bireylerin duyarlılığıyla sağlanacağına inanıyorum. Toplu taşımada gördüğüm birkaç sahne, bazen bu soruyu yeniden kendime sormama yol açıyor: Neden bazı insanlar daha fazla hakka sahipken, diğerleri sürekli olarak eksik bırakılıyor?
Örneğin, her gün metrobüste gördüğüm “yavaş hareket eden” bireylerle ilgili tavır, bana sosyal adaletin hala uzak bir kavram olduğunu hatırlatıyor. Engelli bireyler veya yaşlılar için ayrılan yerler çoğu zaman boş olmasına rağmen, çoğu kişi buna saygı göstermiyor. Oysa, bu küçük ama önemli davranışlar, aslında toplumsal adaletin bir parçasıdır. 15 Kasım, belki de bu tür davranışları gündeme getirip, toplumun bir arada nasıl daha adil yaşayabileceği üzerine düşünmemizi sağlamalı. Çünkü bir arada yaşamanın, sadece yasal zorunluluklardan ibaret olmadığını, duygusal ve vicdani bir sorumluluk olduğunu unutmamalıyız.
Sonuç: 15 Kasım, Her Gün Kutlanması Gereken Bir Hatırlatma Olmalı
Sonuç olarak, 15 Kasım ne günü sorusu, aslında sadece bir takvim sorusu değil, bizim toplumda daha adil, eşitlikçi ve çeşitli bir yaşamı nasıl kurabileceğimizin de bir hatırlatması olmalı. Gözlerimizle, kulaklarımızla ve kalbimizle toplumu gözlemlediğimizde, cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletin hala çok yol kat etmesi gereken alanlar olduğunu görebiliyoruz. Bu noktada, 15 Kasım’ı sadece bir gün olarak değil, her gün kutlanması gereken bir farkındalık olarak görmeliyiz. Toplum olarak birbirimizi anlamaya, saygı duymaya ve adil bir dünya için birlikte çalışmaya ne kadar yaklaşabilirsek, o kadar güçlü ve sağlıklı bir toplum yaratabiliriz.